Friday, February 22, 2008

böyle mezarlar gördünüzmü ?



Bu resim sayfaya sığmadığından küçültülmüştür.Orjinal halini görmek için buraya tıklayınız. Orjinal Boyutu:740x555


Bu resim sayfaya sığmadığından küçültülmüştür.Orjinal halini görmek için buraya tıklayınız. Orjinal Boyutu:740x591


Bu resim sayfaya sığmadığından küçültülmüştür.Orjinal halini görmek için buraya tıklayınız. Orjinal Boyutu:740x491


Bu resim sayfaya sığmadığından küçültülmüştür.Orjinal halini görmek için buraya tıklayınız. Orjinal Boyutu:696x484

beyaz yılan



500 yildir boyle oturuyor




Kurban etme ritüelinin üstünden tam 500 yıl geçmiş olmasına rağmen yüzünün ifadesi, hüzünlü gözleri ona bakanların kanlarını donduruyor.

Arkeoloji tarihine "La Doncella" ismiyle geçen küçük kızın cesedi Arjantin'deki High Mountain Arkeoloji Müzesi'nde bugüne kadar bulunmuş en eski ve en iyi korunmuş cesetlerden biri olarak sergileniyor.

Beyni, derisi, saçları tam olarak korunmuş olan La Doncella'nın cesedi 1999 yılında bulunduğunda, yanında iki çocuğun cesedi daha vardı. Onlara ise El Nino, La Nina del Rayo isimleri verildi.


tam olarak yüz hatları da görülse daha iyi olabilirdi., oldukça ilginç o zamanın şartları altında yapılan bu mumyalama tekniği günümüzde bile yapılması imkansız bir durum olarak göz önüne geliyor

Bilim Tarihinin En çılgınca Deneyleri....

Delilik ile dahilik arasında ince bir çizgi vardır. Bu düşünceden yola çıkan New Scientist dergisi bilim tarihinin en çılgın deneylerini sıraladı:

File LSD verdiler

1962'de Tusko isimli bir file, tipik bir insan dozundan 3 bin kat daha fazla olan 297 miligram LSD enjekte edildi. Kendi çevresinde dönen fil bir saat sonra öldü. Deneydeki amaç, LSD'nin geçici bir deliliğe neden olup olmayacağını öğrenmekti.



Düşüyoruz!

1960'larda 10 askeri taşıyan bir uçakta "Motorumuz bozuldu, iniş takımlarımız da çalışmıyor. Okyanusa acil iniş yapacağız" anonsu yapıldı. Ardından son anlarını yaşadıklarını düşünen askerlere "ordunun ölümlerinde kusuru olmadığını" ilan eden bir sigorta formunu doldurmaları istendi. Askerlerin tamamı formu doldurdu. Deneydeki amaç stres yönetimiydi.



Frankeştayn'ın köpekleri

1954'te Sovyet cerrah Vladimir Demikhov bir köpek yavrusunun başını, ön ayaklarıyla birlikte bir Alman Kurt köpeğine naklederek çift başlı köpek elde etti. Her iki baş da ayrı ayrı süt içebiliyor hatta birbirlerinin kulaklarını ısırabiliyordu. Köpekler bir aydan az yaşadı.



Hindilerin :-):-):-):-) yaşamı

Hindilerin :-):-):-):-) yaşamını araştıran iki bilim adamı, dişi bir hindi maketini erkek hindilerin önünde parçalara ayırdılar. Modelden geriye bir tek çubuk kaldığında bile erkek hindiler arzuluydu.



Sarı humma bulaşıcı mı?

Sarı hummanın bulaşıcı bir hastalık olmadığını ispata çalışan stajyer doktor Stubbins Ffirth, bu hastalığa yakalanan bir kişinin kusmuğunu gözlerine, kendi yarasına sürdü ve sonunda da içti. Doktor sağlığını kaybetmedi çünkü sarı humma bulaşıcı değildi. Daha sonra bu hastalığın ancak virüs taşıyan sivrisineklerin ısırığıyla bulaştığı kesinleşti.



Profesör gıdık

1933'te psikoloji profesörü Clarence Leuba, gıdıklamaya verilen tepki olan gülmenin öğrenilen bir reaksiyon olup olmadığını kanıtlamak için, yeni dogmuş oğlunu gıdıklarken kimsenin gülmemesini istedi. Yedi ay süren deney sonunda çocuk gıdıklandığında gülüyordu. Böylece gülmenin gıdıklamaya karşı istemdışı bir tepki olduğunu tespit etti.



Tırnak yeme terapisi

Lawrance Sheean, tırnak yiyen bir grup erkek çocuğunun uyuduğu odada her gece defalarca "Tırnaklarım çok acı" cümlesini tekrarladı. Yaz tatili sonunda biten deneyde çocukların yüzde 40'ının tırnak yeme alışkanlığına son verdiği tespit edildi.





Ölüleri canlandırmak

Robert Cornish 1930'larda tahtıravalliye benzer bir düzenek kullanarak ölü hayvanları canlandırmaya kalkıştı. Yeni ölen bazı köpeklerin damarlarına adrenalin ve anti-pıhtılaştırıcılar enjekte etti. Bazı denekler bir süreliğine ağır beyin hasarı ve körlükle hayata döndü.



Gözleri faltaşı gibi açık

1960'larda Ian Oswald, insanların her koşul altında uyuyup uyuyamayacaklarını tespit etmek için gönüllülerin gözkapaklarını açık kalacak şekilde yapıştırdı, gözlerine 50 santim öteden yanıp sönen ışıklar tuttu. Elektroşoka ve yüksek sesli müziğe de maruz üç denek de 12 dakika içinde uyudu.



İğrençliğin yüzü

Evrensel yüz ifadelerini tespit etmek isteyen psikolog Carney Landis, deneklerinin yüz kaslarının hareketini takip etmek için yüzlerine yanık bir mantarla hatlar çizdi. Daha sonra deneklere amonyak koklatıldı, caz dinletildi, porno izlettirildi, elleri kurbağa dolu bir sepete sokuldu. En sonunda tüm denekler canlı bir farenin kafasını kesmeye ikna edildi. Bu eylem sırasında çekilen fotoğraflarda denekler "Deneyin Büyük Tanrısı"na kurban adayan garip bir tarikatın mensuplarına benzer yüz ifadelerine sahipti.

Dünya'nın en büyük Boğası...

Dünya'nın en büyük Boğası...
İNGİLTEREDE yetiştirilen Şarole cinsi boğa, tam 1.5 ton ağırlığa ulaştı.

Boyu 1.89 metre gelen dev boğanın önümüzdeki yıl 350 kilo daha alarak Guinness Rekorlar Kitabına girmesi bekleniyor. Çiftçi Arthur Duckett,Kızdığı zaman çok ciddi sonuçları olabilir ama biz iyi anlaşıyoruz. Satmayı da düşünmüyorum dedi. Halen gelişme aşamasında olan altı yaşındaki boğayla ilgili ilginç notlar:

* Derisinden 48 çift ayakkabı ya da 16 deri ceket yapılabilir.

* Etinden 7 bin 200 adet hamburger köftesi üretilebilir.


* 8 bin 300 sosis elde edilebilir.

* Bir Mini Cooper otomobilden daha ağır.

* Burnu 8 kilometre uzaklıktan koku alabiliyor.

* Günde 11 kilo yem yiyor.

* Yılda 10 ton gübre çıkarıyor.

İdam Mahkumu Dİye Deney Yaptilar,sonuÇ İlgİnÇ

İdam mahkumu olan bir adam üzerinde bilimadamları bir deney yapmaya karar verirler. Mahkuma onu neşter ile bileklerini keserek öldüreceklerini söylerler. Adama bir kaç gün süre verip ölüm şeklini benimsemesini sağlarlar.

İdam anı gelip çatınca adamı bir sedyeye yatırıp gözlerini ve kollarını bağlarlar. Adama son duasını yapması için biraz süre verirler.

Mahkum hazır olduğunu söyleyince bileklerini plastik neşterlerle kesermiş gibi yaparlar. Bu esnada da bir yeni kesilmiş bir koyundan alınmış sıcak kanı mahkumun bileklerine akıtmaya başlarlar. Bu olaylar sonucunda mahkum bir süre titreyerek ve bağırarak can verir.

Erkeklerin Arkadaşlıkları..

Yapilan bir arastırmada Kadinlarin Arkadaslari:

Bir kadin butun gece eve gelmemis. Ertesi sabah kocasina, gece
bir arkadasinda kaldigini soylemis. Kocasi karisinin en yakin 10
arkadasini aramis ve hicbiri karisinin kendisinde kaldigini onaylamamis.


Erkeklerin Arkadaslari:

Bir adam butun gece eve gelmemis. Ertesi sabah karisina, gece bir
arkadasinda kaldigini soylemis. Karisi kocasinin en yakin 10 arkadasini
aramis ve 5 tanesi kocasinin kendisinde kaldigini onaylamis ve diger 5
tanesi ise kocasinin hala kendisiyle birlikte oldugunu iddia etmis.

işte arkadaşlık budur.

Bu haberleri okuyunca, gülmekten gözleriniz yaşaracak.Ama garip olaylar!!!

• Nevşehir'de dövüş horozlarını kaçırıp yediler. (8 Ocak)
• Nuriş, Alaattin Çakıcı'ya "Sanal Pokemon" dedi. (2 Şubat)

• ABD'li din bilimci Michael Sanders, "Adem ile Havva Laz" dedi. (4 Şubat)

• Cavit Çağlar oğlunun "Bizde para bitmez" lafını yalanladı: Sadece 150 milyon dolar kefen param var! (11 Şubat)

• Zekeriya Beyaz, "Kurban bayramında tavuk kesilsin" dedi. (28 Şubat)

• Erzurum'da bir zengin, sevgilisi için 22 ayar altından ayakkabı yaptırdı. (5 Mart)

• Rizeliler, zaten Rizeli olan Yaşar Okuyan'ı fahri hemşeri ilan ettiler! (17 Mart)

• İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 2008 Olimpiyatları için bastırdığı afişlerde 4 halka vardı. Çünkü beşinci halka afişle aynı renkti ve görünmüyordu! (19 Mart)

• 2002 Dünya Kupası elemelerinde Avusturya, Tongo'yu 22 - 0 yendi. TV’ler golleri hızlı çekimle verdi. (10 Nisan)

• Antalya'da bir adam kopan kulak memesini tutkalla yapıştırdı. (16 Ekim)

• Uşak'ın Eşme köylüleri UFO gördüler ve gördükleri uzaylıyı taşla kovaladılar!

• Göz ameliyatı olan adam faturayı görür görmez hastaneden kaçtı. (7 Haziran)

• Nevşehir'de kahvede okey oynayanların üzerine inek düştü; bir okeycinin ayağı kırıldı. (10 Temmuz)

• Fatih Terim, Swissotel'de 'Liderlik Konferansı' verirken Milan'daki görevinden azledildi! (5 Kasım)

• Köpekler üzerinde tıbbi deneyler yapan hademe Sabri Düz'ün meyve bıçağıyla koyunları da incelediği ortaya çıktı. Düz, 'kısmı oksijen patlaması' teorisini araştırdığını söyledi. (4 Aralık)

türkyenin en garip yaratıgı



Denizli’nin Acıpayam ilçesinde vücudu fareye, arka ayakları kanguruya, kulakları ise tavşana benzeyen bir kemirgen bulundu. Kemirgen görenleri şaşırtırken,Denizli Veteriner Hekimler Odası Başkanı Ali Uzakgider, "Doğum anomalisinden kaynaklanan bir durum. Yeni bir tür olması mümkün değil" dedi.



Kanguru, tavşan, köstebek, sincap ve fareyi andıran sevimli yaratığı görenler hayretlerini gizleyemiyor. Kanguru gibi sıçrayarak yürüyen yaklaşık 150 gram ağırlığında, 10 santimetre boyundaki, uzun kuyruklu, uzuk kulaklı yaratığı bularak sahiplenen Veli Turan ona `Abbas' adını verdi.



Gümüş Köyü'ndeki arkadaşları, Murat Tutkun, Fuat Turan ve Hasan Tutkun'la birlikte, 1 ay önce Eşeler Yaylası'nda gezerken, Veli Turan'ın ayağı bir çukura girdi.



Turan, ayağını çıkardığı çukurdan fırlayan bir canlının kanguru gibi sıçrayarak kaçtığını gördü. Uzun süren kovalamacının ardından gençler daha önce hiç görmedikleri yaratığı yakalayarak köye getirdi.



Kemirgeni, ekmek, yaprak ve karpuz gibi yiyeceklerle beslediklerini ifade eden Duran, "Kanguruya benzetiyoruz. Ama kanguru da böyle olmuyor. Kulakları büyük. Yani değişik bir mahluk. Yetkililerden kemirgeni araştırmalarını istiyoruz" dedi.



Bölgede 40 yıldır çobanlık yaptığını belirten Hüseyin Aslan, "Ben bu dağları karış karış bilirim. Hayatımda böyle bir yaratık görmedim. Kanguru gibi sıçrıyor, görüntüsü fare ve tavşanı andırıyor" dedi.

Coca Cola!!Kesinlikle Okuyun!!


Yahudi asıllı, gelirinin bazen bir kısmını bazen de tamamını İsrael'e vererek, Filistindeki vahşetin ve insanlık dışı o katliamın ortaklarından birisi de Coca Cola şirketidir. Üzülerek belirtmek gerekiyorkı; O şirketinde ayakta durmasını sağlayan yine biz müslümanlarız. Yani içtiğimiz her şişe cola ile Filistindeki kardeşimize bir mermi atmış oluyoruz bir nevi.

Coca Cola'nın ne anlama geldiğini düşündünüzmü hiç? İşte bunun cevabı:

Coca Cola yazısını yansıtmalı olarak ters çevirdiğinizde arapça bir yazı teşkil etmektedir. Ve de bu yazıda "La Muhammed La Mekka" yazısı ortaya çıkmaktadır. "La" arapçada olumsuzluk ekidir. Yani bu cümle o zaman: "Muhammedi ve Mekke'yi ortadan kaldırmak" anlamını taşımaktadır. İnanmak güç ama ne kadar cahil olduğumuzu kendi gözlerimizle görmeye ne dersiniz?
arapca bilmedigim icn söyleyecek bi sey bulamadim.
bi aralar cocacola`nin ücretsiz musteri hizmetleri servisinde 1tusuna basinca, cocacolanin tarihcesi hakkinda bi konusma wardi.(belki hala wardir, bilemiycem)
"c" we "L" harfleri el yazisi formatinda güzel durdugu icin böyle bi isim "tercih" ettikleri anlatiliyordu...yanlis hatirlamiyorsam....
bilgisi olanlar olmayanlara wersin bi zahmet

Bana Ayakkabi Numarani Söyle, Sana Kaç, Yasinda Oldugunu Soyleyeyim

> > >Biraz ilginç ve saçma gibi görünüyor...
> > >
> > >Kim uğraştı da bu isle nasıl bir formül elde etti. >
> > >Bilmiyorum ama sonuç doğru...
> > >Üşenmeden dener misiniz?
> > >Olay su simdi bir hesap makinesini elinize alın
> > >
> > >Ayakkabı numaranızı 5 ile çarpın
> > >Çıkan sonuca 50 ekleyin >Çıkan sonucu 20 ile çarpın
> > >Çıkan sonuca 1006 ekleyin
> > >ve son olarak doğum yılınızdan çıkartın
> > >
> > >SONUC: ilk iki rakam ayakkabı numaranız son iki rakam yasini çıkacak
> >buyurun deneyin ...
> deneyin ve dogrumu cikiyor lutfen yazin arkadaslar

buçuklu sayılar kullanmayın

iyi derecede tutuyorr

tutmassada ayaklarınızda sorun vardırr herhalde

Camdaki karı temizlemeden trafiğe çıktı, kadını ezip öldürdü



Camdaki karı temizlemeden trafiğe çıktı, kadını ezip öldürdü

Ferah IŞIK- Ramazan ÇETİN/DENİZLİ

DENİZLİ’de, ihmalkar bir sürücünün aracının karla kaplı ön camını temizlemeden trafiğe çıkması, üç çocuk annesi kadının yaşamına mal oldu. Minibüsünü kaplayan kar yüzünden küçük bir pencereden bakar gibi trafikte ilerleyen İsmail Ümit Olçar, yolun karşısına geçmeye çalışan yaşındaki Fatma İnesi’ye çarptı. Minibüsün sağ ön tarafı ile vurduğu kadın yere yığıldı. Başından yaralanan Fatma İnesi, hemen hastaneye kaldırıldı. Ancak yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamayıp yaşamını yitirdi. Minibüs şoförü İsmail Ümit Olçar gözaltına alınırken, minibüsün ön camının tamamen karla kaplı olduğunu gören trafik ekipleri, sürücünün bu şekilde yolun karşısına geçmeye çalışan kadını görmesinin mümkün olmadığını söyledi.

baŞina Mercİmek EkmİŞ

ALLAH AKIL DAĞITIRKEN BU NERDEYMİŞ ACABA !!!???









Garip Ama cevapsız SoruLar

* Neden bozulan otobüsün yolculari bizim otobüsümüze aktarildiginda onlara mültecilermis gibi bakariz?

* Neden her gördügümüz haritada hemen Türkiye'yi bulmaya çalisiriz? Millet olarak dünyada kaybolma kompleksimiz mi vardir?

* Neden insanlar birbirlerine sarilinca saga-sola sallanirlar?

* Neden ögrenciler ilkögretimin besinci sinifina kadar ögretmene "ögretmenim" diye seslenirken altıncı sinifta bir anda "hocam" diye seslenmeye baslarlar?

* Neden sinavlarda "4 yanlis bir dogruyu götürür" seklinde bir uygulama ile ögrenciler cezalandirilirlarda; "4 dogru bil, bir dogru da bizden" seklinde bir kampanya baslatilip zekaya ve riske girme cesaretine ödül verilmez?

* Neden insanlar kapali bir alandan yagmur yagan alana çikinca kafalarini egerler? Yagmura duyulan saygidan midir yoksa ondan tirstigimiz için midir?

* Neden dükkanini kapatip giden esnaf, kapiya "10 dakika sonra dönücem" yazar, ne zaman gittigini nasil anlarız

* Televizyona çikan insanlar neden kendilerini Türkiye'deki bütün insanlarin izledigini sanirlar? Örn: Su anda 70 milyon kisi bizi izliyor...

* Dügünlerde neden "Dom Dom Kursunu" ile göbek atilmaktadir. "Bir avci vurdu beni, bin avci beni yedi" gibi sözler esliginde kendinden geçen baska milletler var midir?

* Neden bazi kizlarimiz sirin bir hayvancagiz gördüklerinde "inanmiyorum!" derler, inanilmayacak olan nedir?

* Cumartesi ve Pazartesi'nin neden kendi isimleri yoktur?

* Dolmuslardaki fiyat tarifesinde "en kisa mesafe" neden "indi-bindi" olarak tabir edilir? Önce inilip sonra mi binilir? Bir terslik yok mudur?

* Bir programi kurarken neden "kabul ediyorum" ya da "kabul etmiyorum" seçenekleri vardir? O kadar parayi bayilip bir bilgisayar programi satin aldiktan sonra"kabul etmiyorum" seçenegini isaretleyen bir takim saf kisiler mevcut mudur?

* Bulmacalarda boru sesinin karsiligi neden hep "ti"dir? Bulmacalari hazirlayan arkadaslar hiç "ti" diye ses çikaran
boru görmüsler midir?

* Ipana 7 reklamindaki kiza "Ne zamandan beri Ipana 7 kullaniyorsun?" diye soran doktor, Ipana 7'nin yeni bir ürün olduğunu ve reklamdan sadece bir kaç gün önce piyasaya çiktigini bilmemekte midir?

* Neden futbol takimi olan Ajax"Ayaks" diye okunur da temizlik ürünü Ajax "Ajaks" diye okunur?

* Neden ilanlarda "doktordan temiz araba" diye yazilir? Hipokrat yemininde"arabami temiz kullanacagim" seklinde bir madde mi vardir?

26 yıldır saçlarını yıkamamış,allahın kokarcası



26 yıl sonra saçlarını yıkadı.
6 feet uzunluğunda saçı 5 feet uzunluğunda sakalı olan çinli adama şampuan fayda etmeyince deterjan devreye girdi. 12 kişi adamın yıkanmasına yardımcı olmuş

Canlı Yayında Canlı Böcekleri Yedi..

Janice Dickinson, Celebrity adlı yarışma programında canlı canlı böcekleri yedi

"Bin erkekle birlikte oldum" açıklamasıyla gündeme gelen dünyanın ilk top modeli Janice Dickinson farklı bir özelliğini daha gözler önüne serdi. Katıldığı I'm a Celebrity adlı yarışma programında kolay unutulmayacak görüntülere imza attı.

Rakibi Lynne Franks ile amansız bir mücadeleye girişen Dickinson büyük böcekleri canlı canlı ağzına atarak yedi.











SUSURLUK gercegi

Özel Harekat Dairesi - Milletvekili Sedat Bucak’ın koruması ERCAN ERSOY:


Kazadan birkaç gün önce biz özel timciler Mustafa Altınok, Enver Ulu, ve şoför Abdulgani Kızılkaya, DYP Ş.Urfa milletvekili Sedat Bucak’ı Mercedes markalı arabasıyla Ankara’dan istanbul’a getirdik. Hilton Oteli’ne yerleştik. O gün Sedat Bey, Fevzi isimli biriyle görüştü (Ersoy Ali Fevzi Bir’i kastetmiyor. Bu Fevzi emlakcıdır.) Burhaniye’deki arsalarla ilgili imar planlarını gösterdi, ikinci gecenin sabahı Mehmet Özbay olarak bildiğim bey geldi, hep beraber yola çıktık. Biz üç koruma, sonradan gelen ikinci Mercedes’e bindik. Aracı feribota kadar ben kullandım. Diğer S600 Mercedes’i Gani kullandı, içinde Bucak ve Çatlı beyler vardı. Beşiktaş maçını seyretmek için Yalova Termal Tesislerinde mola verdik ve orada geceledik. Ertesi gün Fevzi Bey Burhaniye’de bulunduğu için tekrar yola çıktık. Gani bizim arabaya geldi, diğer arabayı Mehmet Özbay kullandı. Sonra arazi gezildi. Cep telefonum çaldı, arayan Hacı Seydo idi. Sedat Bey’in babasının dostu olan Ali Aydınlık’ın oğlu Cemil’in intihar ettiğini, Ege Üniversitesi Hastanesi’nde olduğunu söyledi. Bunun üzerine izmir’e uğradık. Princess Otel’e yerleştik ve
başsağlığı için Aydınlık ailesinin evlerine gittik. Yaklaşık yarım saat oturduktan sonra, tekrar Princes Otel’e döndük. Burada, Bakan Mehmet Ağar’ın kızı Yasemin rahatsız olduğu için kalıyordu. Odasına çıkıldı, geçmis olsun denildi. Ertesi gün Sedat Bey’e meşhur Zapçıoğlu Mağazasından, özel ayakkabı getirildi. Sedat Bey’in ayaklarından birisi 37, birisi 38 numaradır. Kendisi orada telefonla görüştü, Hüseyin beyin geleceğini söyledi. Ben de Sedat Bucak’ı Deniz Restoran da bulunan Mehmet Özbay ve diğerlerinin yanına bıraktım, havaalanına Hüseyin Kocadağ’ı almaya gittim. Daha sonra aramıza eski Emniyet Müdürü Tamer Kırklar katıldı. Princes Otelinden apar topar çıkma meselesi bir şeylerden şüphelenmemizden kaynaklanıyordu. Çünkü Aydınlık ailesinin evinden dönerken yolda, Bucak’ları polis çevirmiş,
üzerlerinden bir tane ruhsatsız silah çıkmış ama polisler hiçbir işlem yapmadan yol vermişler bizimkilere. Ben o sırada orada olmadığım için öğrenince şüphelendim. Çünkü izmir’de kim tanırdı Bucak’ları, istanbul veya Urfa olsa neyse çünkü milletvekili olmasından dolayı geçirirlerdi ama izmir’de bu işler sıkıdır. Ben hemen o akşam Emniyet Müdürlüğünü ve Asayişi aradım. O saatte yapılan bir uygulama yoktu, işte o zaman tedirgin oldum. Diğerlerinin yanına gidip, dedim ki "Burada fazla kalmayalım, gidelim. Bir de şey nereye gidelim?" Sedat Bey hemen Kuşadası’ndaki yazlığına gitmeyi teklif etti. Yeni almış, görmemişte. Sonra hep beraber hareket ettik ve Kuşadası Onura Otel’e yerleştik. iki gece burada kaldıktan sonra 3 Kasım saat 16.00 ya da 16.30 civarı istanbul için yola çıktık. Sedat Bey’in S 600 Mer-cedesini Hüseyin Kocadağ kullanıyordu. Biz korumaların arabasi işaretim üzerine öne geçti. Zaten Susurluk’a 20 kilometre kalıncaya kadar ben hep önde geldim. Çok yavaş gidiyordum Ve hava biraz sisliydi ve kararmak üzereydi. Hatta ben bazen 120-130-140 falan yapınca, Hüseyin Bey sellektör yapiyordu yavaş git anlamında. Susurluk’ta bir kamyon konvoyu vardi. Sonra Hüseyin Bey virajda beni geçti çünkü allında "S600" vardı. Bizim araba toparlayamıyordu. Biz 5-6 kamyon arasina takılıp kalınca epeyce bir zaman kaybettik. Birbirimizden kopmuştuk, Haberleşenıiyorduk çünkü telefon çekmiyordu Belki ayran içmek için Susurluk’ta durmuşlardır diye etrafa baktik Yoklardi..Ben o zaman süratlendim saat 19.30 gibiydi. Artık hava iyice kararmıştı. Yolun sonunda bir arabanın dörtlülerinin yandığını gördüm. O yolda kaza olacağına ihtimal vermiyordum çünkü orası uçak pisti kadar genişti, ama yine de yavaşladım. Bir kaç araba durmuştu, hepsini sollayarak geçtim. Araba Mercedesdi, bagaj kapağı açıktı. Bizim araba olduğunu, bagajda asılı duran Sedat Bucak’ın elbise naylonundan anladım. Hemen durduk. Arabadan toz çıkıyordu. Birkaç kişi arabanın etrafındaydı, yanacağını söylüyorlardı. Bizim yangın söndürme tüplerimiz küçük olduğundan, benzinci koşarak tüp getirdi. Arabanın yarısı yoktu, kapıları da açılmıyordu. Bir tek sağ kapı açıldı (Kasdedilen yer Mehmet Özbay’ın oturduğu yerdir) Mehmet Bey’in yaşadığını görünce hemen onu
çıkardık, durumunu anlamak için yere uzattık. Yüzü, kolu, birde göğüs kısmı
kırıktı. "ALLAH" diyordu. Ağzından kan geliyordu. Mehmet Bey’i hemen
diğer Mercedes’e koyduk. Sedat Bucak’ı bulamıyorduk. Arabadan fırlamış olamazdı çünkü camlar kırık değildi. Elini görünce torpidonun altına girdiğini fark ettik. Mercedes’e halat takıp kamyondan ayırdık, Gonca Us’ta yaşıyordu, onu Sedat Bucak’la beraber station bir arabanın arkasına bıraktık. En son Hüseyin Bey’i çıkardık. Onun vücudunda hiç sağlam yer kalmamıştı. Bütününü tutamıyorduk. Bismillah, elimizde böyle kalıyordu. Ben Mehmet Bey’i alıp onlardan yaklaşık beş dakika evvel çıkmıştım. Hangi hastaneye gideceğimizi, hangisinin yakın olduğunu bilmediğimden, yolda giderken soruyordum. En sonunda Susurluk Sağlık Ocağına vardık. Ben yol boyunca Mehmet Bey’in nabzını tutuyordum. Bir ara baktımki nabzı atmıyor, durmuş… ölmüş! Ama son sözü, gülen bir yüz ifadesiyle "ALLAH" oldu."
Kazadan haftalar sonra Ercan Ersoy evimize başsağlığı için geldi. Bu bir kaza değil de acaba bir suikast miydi? Çeşitli duyumlara göre kaza günü şöyle olabilirdi… Susurluk yoluna yaklaşık 20 km kala, Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ idaresindeki 06 AÇ 600 plakalı S600 Mercedes, önde giden timci koruma Ercan Ersoy’un kullandığı diğer Mercedesi (koruma arabasının içinde özel timciler Mustafa Altınok, Enver Ulu ve Bucak’ın
şoförü Abdulgani Kızılkaya bulunuyordu.) tehlikeli bir şekilde sollayıp
geçmişti. Kocadağ usta bir sürücüydü. Bir tehlike arz etmiş olacak ki hızlanmaya karar vermişti. Saat 19:20 idi. Kocadağ ibreye baktığında 220′yi çoktan aşmıştı. Onları arkalarından izleyen ve belli ki tehdit unsuru oluşturan beyaz renkli aracı geride bırakmak için Kocadağ daha çok hızlanmıştı. Çatlı ise dakikalar öncesinden Baretta tabancasına davranmıştı ve yolu kontrol etmekteydi. Kendilerini korumak için üzerlerinde -kendi silahları dışında-olası bir çatışmada karşılık verecek silah ve mermileri yoktu, ilerlemekte oldukları yolda ne benzin istasyonunda durma ne de cep telefonlarını kullanabilme imkanları vardı. Zira telefon çekmiyordu! Burası acil durumlarda askeri uçakların iniş pisti olarak kullanıldığından istisnai bir yoldu. Ya da arabanın uzaktan manipüle edilebilmesi için en elverişli yer!
Çatlı, Kocadağ’a "Çok hızlandın gardaş. Yeterince geride kaldılar. Ya
direksiyona hakim ol, ya da yavaşla" demişti. Kocadağ frene basmıştı fakat
frenler tutmuyordu. Araba ABS’li olduğundan uzaktan kumandayla devre dışı bırakılmaya müsailti. Özellikle de bu yolda. Kocadağ, Çatlı’ya dönüp "Ne
yapacağız" dercesine baktı. Bu ona son bakışı olacaktı. 300 metre ileride ki BP istasyonundan çıkan Hasan Gökçe’nin kamyonu, (iddialara göre yanında biri daha vardı fakat bu kişi açıklanmadı) altı şeritli yol üzerindeydi. Kamyon yolu ortalamış, Bekliyordu. Çatlı, Kocadağ’a tekrar direksiyonu kırmayı denemesini söyledi. Direksiyon da devreden çıkarılmıştı. Gonca Us ağlamaya başladığında, Bucak koltuğuna gömüldü. Çatlı, silahini sağ baldırının altına sıkıştırdı, bacaklarını kendine doğru çekti ve kollarıyla başını korumaya aldı. Bu arada kelimeyi şehadeti getirmeyi ihmal etmemişti. Bütün hayatı gözümun onumden geçiriyordu. Koskoca otuz dokuz yılı birkaç saniye içine sığdırmıştı. Saat 19:30′da Hasan Gökçe’nin bir kesim tarafından kahraman ilan edildiği kaza oldu. Büyük bir ses kopmuştu. Kamyonun kasası Hüseyin Kocadağ’ı ezmişti. Kendisi o an can verdi. Ancak gözleri açık gitmişti. Çatlı ağır yaralıydı. Beyaz Mercedes’in içindekiler ise kamyonun altındaki Mercedes’in resmini çekiyorlardı. Çatlı’nın yaşadığını görünce önce kafasına sert darbeler indirdiler, ardından da boğazına bastılar. Çatlı bunlara karşılık veriyordu fakat bu uzun sürmedi, içlerinden biri kırık olan kolunu daha çok bükmüştü. Bu kişiler karanlığa ve kayıplara karışırken içlerinden biri: "Yol üzerinde fren izi yok!" dedi. Diğeri de "Eee… dalgındırlar diye düşünürler olur
biter." Kazayı görenler yardıma koştu. Dakikalar sonra korumalar geldi ve sağ arka kapıyı açıp içindekileri çıkarttılar. Araçta açılabilen tek kapı Çatlı’nınkiydi. Bu da daha evvelden bir zorlama olduğunun işaretiydi. Arabanın önündekileri çıkarabilmek için kamyona halat takıp bir arabayla üstünden çektiler. Kocadağ hariç diğerleri yaşıyordu. Vakit kaybetmeden hastaneye gittiler. Ağır yaralı olan Mehmet Özbay kimlikli Abdullah Çatlı, ilk önce Emniyet Müdürü olarak lanse edilmiş, ardından gerçek kimliği inanılmaz bir hızla medyaya aksettirilmişti. Çok ilgi çekicidir ki Çatlı’nın esas hüviyeti bir ANAP’lı tarafından açıklanmıştı. Yaralıları acele bir şekilde hastaneye yetiştirmeye çalışan korumalar, bir ara arabanın başını boş bırakmışlardı. Beyaz Mercedes tekrar olay yerine geldi ve biri gözcülük yaparken diğer üç kişide kaza yapan Mercedese bir kaç silah bırakmışlardı. Ancak hem zamanları kısıtlı olduğundan hem de arabanın bagajı, valizlerden dolayı bütün yeri kapladığından, bazı larını arka koltuğa bırakmak zorunda kalmışlar ve telaştan ol sa gerek silahlarda karışıklık yaşanmıştı. Ne silahlar, ne mermiler, ne susturucular, ne de şarjörler birbirine uymuyordu Bir de arka koltukta oturanların seyahat boyunca silahlardan rahatsız olabilecekleri
ihtimalini gözden kaçırmışlardı. Arkalarında bıraktıkları en büyük delil ise…
arabaya bıraktıları silahlarda ne Çatlı’nın ne de diğerlerinin parmak izlerini
koymamışlardı. Ne ilginçtir ki ilerleyen aşamalarda, silahlar üzerinde her hangi bir balistik inceleme yapılmadı (!) Olay yerine ancak bir buçuk saat sonra gelen gazeteciler ilk resmi çekmek için birbirleriyle yarışıyorlardı. Oysa resim çok önceden çekilmişti. Abdullah Çatlı’nın söz konusu Susurluk kazasından sonra kaba kuvvete tabi tutulduğunu gösteren bir kaç nokta var: Trafik kazalarında ani ve sert bir çarpmayla özellikle de yüz bölümünün bir cisme çarpması neticesinde bu bölgede ne girintili çıkıntılı ne de şişmiş bir yüz şekli olur. Oysa Çatlı’yı ilk görenler ve resimler incelendiğinde O’nun yüz kısmında bunlara rastlanmaktadır. Yani kendisinin yüzünde derin girintiler ve cesedin ilk saatlerinde bile gözle görülür şişlikler oluşmuştur. Bunlar ancak birbiri ardına gelen sert darbelerle oluşur.

Dünya dışı varlık

Bu anlatıcam olay tamamen sallamasyon olmaksızın yaşadıklarımdır arkadaşlar

Bi gece yatmadan önce sabah namazına niyet ettim kalkabilirmiyim diye kendime güvenemedim telefonuda kurmak istemedim yatanlar rahatsız olamsın diye;
sonra sat 4:40 5:00 a gelirken üşüdüm üzerimden bildiğiniz pencere tülü geçtiğini hissettim kalktım cam mı açıktır nedir diye hayır sonra odamın kapısına doğru baktım ve o an kıpırdayamadım yattığım yerde bembeyaz oldum.iyice üşüdüm, suratı belli olmuyordu bembeyaz bi pelerin tarzli bi kıyafetli tavana kadar uzun bi cisim bana bakıyor evin içinde fırtına esiyordu sanki pelerini dalgalanıyordu korktum elimi yastığımın altına çaktırmadan attım önceki telefonum sony ericson k700i vardı kamerasının flash ını açtım birden ona doğru tuttum orası bomboştu sanki kimse yoktu neyse uyanmış oldum kalktım ve sonrası malum 2-3 hafta zar zor uyudum Büyüklerim onun bi melek olup sabah namazına niyet edenleri zarar vermeksizin uyandırdıklarını sölediler bende inanmak zorunda kaldım işte böle arkadaşlar

KIZLAR

KIZLAR:Yolda kizlara laf atmak için saga sola bakan bir sürücü belediye kazi alanina düstü.

MERAKTAN GELIR

MERAKTAN GELIR: Murat'in asiri meraki basina dert açti. Bir gün tuvalette iserken osurugunun yanip yanmadigini denemek isteyince olanlar oldu. Alev alan osurugu götünü tutusturdu.