Thursday, March 1, 2007

Gerçek Bir İntihar Mektubu

Aşkım, bir tanem, sevgilim, her şeyim,*****…Bu hayatta basıma gelen en güzel, en eğlenceli,en tatlı,en mükemmel şeydin sen. Sen benim yasam destek ünitemdin, beni hayata, Allah a bağlayan şeydin.Öyle zor anımda geldin ki yanıma,bana her şeyi unutturdun..ama şimdi beni tekrar o hale sokuyorsun.keşke açık açık her şeyi söyleseydin bana, sevmiyorsan sevmiyorum deseydin,seviyorsan bile sevdiğini tam anlamıyla gösterseydin..Son konuşmamızda sana hala aşkım diyordum,bana aşkım deme diye msj attın bana.Olsun sen benim aşkımsın..Sakın arkamdan üzülme,en azından üzülmemeye çalış.Bu hayattayken değerimi bilmedin belki de. Belki de beni,benim seni aldığım kadar ciddiye almadın.Neden Bıraktın beni Be aşkım?O kadar hayalimiz varken,ben seni o kadar çok severken,senin için her şeyi göze alırken..Hiç mi değer vermedin bana?NEDEN NEDEN NEDEN…?

Annem,babam..sizlere diyecek lafım yok,ben hiçbir zaman size layık elvlat olamadım.Sizi bu hayatta hep üzüldüm..Ama beni kimsenin anlamadığı gibi sizde anlamadınız hiçbir zaman..Anacım sakın üzülme arkamdan,unutun beni.Baba senden bir tek isteğim var.Annemi sakın üzme..

Dostlarım,hiçbir zaman benim yanımda olmasanız da,varlığınızı biliyorum ben.******,****,*****,******,****..sizler çok iyi adamlarsınız.sizin gibi arkadaş bu hayatta bir insanın basına kolay kolay gelmez.Eminim bundan, ben sizlerin arkadaşlığına o kahpeye kanarak ihanet ettim.Şu son 1 yıldır hayatım o kadar acımasız,o kadar iğrenç,o kadar sıkıcı,o kadar boğucu geçti ki aklıma her turlu şey geldi.Ben hayatım boyunca hiç bu yılki kadar ağlamamış, bu kadar yalnız kalmamıştım.Hayatımda hiç yalnız basıma içki içmemişken,bu yıl birileriyle içmeyi özledim..

*****… sen bir baksa adamsın,benim için her zaman tepede yerin vardı.az önce seninle msn de konuştuk,bu yük bana çok ağır geliyor,tek ihtiyacım olan şey “dost” dedim,tek basıma kalkamıyorum bu ayrılığın altından dedim..senin lafın yine su oldu ”dostluklar tek basına kazanılıyor” ben sana karsı bir hata işledim,bu işlediğim hata benim sonumu getirdi.etrafım o kadar çok kalabalıktı ki zamanında,kimle konuşacağımı,kimle takılacağımı bilmezdim.ama şimdi..derdimi anlatacak, ağlayacak,gülecek,sigara isteyecek bir dostum bile kalmadı.bunun suçlusu tamamen benim…

Soruyorum Şimdi Size; Sizin Bu kadar Berbat Bir Haliniz Olsaydı, Ne Yapardınız??

Bu Dünyada Rahat Yok,Ölüm Belki Kurtuluş

HERKEZE ELVEDA…

Liseli Türk Gencinin Bulduğu buluş Almanların Şok etti

Bir lise öğrencisinin pilsiz ve şarjsız yanmasını sağladığı el feneri, bir sallamayla 10 saat çalışıyor.Türkiye’de ve dünyada ilk defa seri üretime geçen pilsiz ve şarjsız el fenerinin bir öğrencinin projesi olduğunu vurgulayan satış sorumlusu Metin Yıldız, “Teknik lisede okuyan bir öğrenci, bobin arasından geçen bir mıknatıs sistemiyle elektrik üretmeyi başararak el fenerinde uyguladı. Daha sonra bu projeyi İstanbul Elektrik Firması’na gönderdi. Burada arkadaşlarımızın yaptığı çalışmalar sonucu da olumlu çıktı. Pil ve şarj cihazı kullanmağa gerek kalmadan hazırlanan sistemde, sadece bir kez sallamak yeterli oluyor. Bir kez salladığınız el fenerinin elektrik enerjisi yaklaşık 10 saat gidiyor” dedi.

Almanya’da katıldıkları bir fuarda bu ürünü gösterdiklerini belirten Yıldız, “Almanlar hayretler içinde kaldı ve bizden talepleri oldu. Bunu yapan bir lise öğrencisi, yani bir Türk’ün başarısıdır. Şimdi İstanbul Elektrik Firması tarafından seri üretime geçen bu el feneri ileriki dönemlerde maden ocaklarında kullanılan kasklara da monte edilecek. Bu sistem sayesinde pillerden oluşan çevre kirliliği ortadan kalkıyor. En iyisi ise aldığınız el fenerini ömürlük kullanabiliyorsunuz” şeklinde konuştu.

Elektrik Kesildiği Halde Telefonlar Nasıl Çalışır!!

Size şaşırtıcı gelebilir ama, telefon evimizdeki en basit cihazdır. O kadar basittir ki, ana yapısı yüzyıldır değişmemiştir. Eğer 1920′li yıllardan kalma bir antika telefon bulabilirseniz, fişini duvardaki deliğe takın, gayet iyi çalışır.
Telefon sistemi o kadar basittir ki, evimizin bir ucuna bir aparat, diğer ucuna bir başka aparat koyup, bunları birbirlerine araya 9 voltluk bir pil ve bir rezistör koyarak bağlarsanız, kendi interkom sisteminizi yaratmış olursunuz. Bu telefonlarla kendi aralarında rahatça görüşme yapılabilir.
Telefonlarımızı duvardaki duylara ve oradan da santrallere bağlayan, genellikle biri kırmızı, diğeri yeşil iki kablo vardır. Yeşil kablo konuşma için ortak hat olup, kırmızı kablo vasıtası file santralden telefonumuza 6 ile 12 volt arası, 30 miliamper se-”viyesinde bir akım gelir.
Eğer basit bir granüllü ahizeye sahipseniz, sesinizin dalgalan, bu granülleri az veya çok sıkıştırarak, santralden kırmızı kablo ile verilen, yaklaşık bu 9 voltluk akımın karşı tarafa değişik kuvvetlerle gitmesini sağlar. Karşı tarafta kulaklıkta da, bu defa tam tersi olur ve bu değişik akımlar titreşim yolu ile sese çevrilir.
Telefon konuşmasını ileten bu çok zayıf akımı çok uzaklara taşıyabilmek için bir frekans limitlemesi yapılmıştır. Yani frekans olarak 400 saykılın altında ve 3400 saykılın üstündeki sesleri sistem kabul etmez, yok farz eder. Bu nedenledir ki, bazılarının sesleri telefonda daha farklı gelir.
Telefonun çalışabilmesi için gerekli 6-12 volt akımın telefon santralından gelen bakır telle sağlandığını belirtmiştik. Bu nedenle evinizde ceryan kesilse bile, telefona gerekli akım santralden sağlandığı için, çalışmaya devam edecektir.
Peki telefon santralının cereyanı kesilirse ne olur? Bu duruma karşı santrallerde çok büyük bir batarya sistemi bulunmaktadır. Ayrıca bir de yedek elektrik jeneratörü vardır ki, cereyanın kesilme durumunda bütün telefon şebekelerini beslerler ve telefonların çalışmalarını sağlarlar.

Yabacı Dil Konuşturacak Cihaz Geliyor

BD’li bilim insanlarının geliştirdiği yeni çeviri cihazı, kullananlara şakır şakır yabancı dil konuşuyormuş hissi verecek. Cihazı kullanan kişinin, bilmediği bir dili konuşması için, söylemek istediği sözü, kendi dilinde sessizce cihaza fısıldaması yeterli.

Elektronik çevirmen sesli olarak, kullanıcının konuştuklarını ikinci bir dilde kişinin hemen ardından tekrar ediyor.
Carnegie Mellon Üniversitesi’nden araştırmacılar tarafından üretilen cihaz, kendinden önceki sesli çevirmenlerden farklı. Eski cihazın çeviri yapması için kelimeleri yüksek sesle söylemek gerekirken, yenisinde kullanıcının boyun ve yüzüne yerleştirilen elektrotlar sayesinde cihaz, yüz hareketlerinden hangi kelimenin söylendiğini tespit edebiliyor.

Araştırmacılar uygulamanın televizyonda seslendirme yapılmış bir programı izlemeye benzediğini söylüyor. Ekibin halen geliştirdiği cihazın şimdilik iki prototipi var. Biri Çinceden İngilizceye, diğeri de İngilizceden İspanyolca ve Almancaya çeviri yapabiliyor. Araştırmacıların hedefi cihazı kelime kelime değil, tam bir diyaloğu, doğru olarak çevirebilecek şekilde geliştirmek.

Çift rahimli kadın üçüz doğurdu

İngiltere’de, bir rahminde iki, diğerinde bir bebek taşıyan çift rahimli bir kadın üçüz dünyaya getirdi.
Daily Mail’ın internet sitesindeki habere göre, üreme organlarının anormal gelişimine yol açan nadir görülen bir rahatsızlığı bulunan Hannah Kersey, 2 sene önce bir erkek bebek dünyaya getirmeden önce durumundan habersizdi.
O zaman doktorlar kendisine, iki rahminde birden gebelik oluşmasının ihtimal dahilinde olmadığını söylediler.
Ancak ikinci kez hamile kaldığında yapılan tetkiklerde üçüz beklediği ortaya çıktı. Kersey’in her iki rahmindeki birer yumurtanın aynı gün döllendiği saptandı. Yumurtalardan biri bölünerek ikiz bebeklerin oluşumuna yol açtı.
Hepsi de kız olan bebekler ardı ardına sağlıklı bir şekilde dünyaya geldi.
Uzmanlar, çift rahimli bir kadının ikiz ya da iki rahimden ayrı ayrı birer bebek dünyaya getirmesi olasılığının 5 milyonda bir; üçüz dünyaya getirmesi olasılığının ise bunun beş katı daha düşük olduğunu söylediler.
Son 100 yılda dünyada sadece 70 kadının iki rahminde birden gebelik oluştuğu biliniyor. Ancak çift rahimli bir kadının üçüz bebek dünyaya getirmesine ilk kez rastlanıyor.
Doktorların Kersey’ye, rahimleri normalin yarısı büyüklüğünde olduğu için bebekleri sonuna kadar taşımanın güç olduğunu söyledikleri bildirildi.
“Doktorlar bana üç seçenek sundular: Tüm bebekleri aldırmak, ikizleri aldırıp diğerini doğurmak ve hiçbirini aldırmayıp Tanrıya dua etmek” diyen Kersey, üçüncü seçeneği tercih ettiğini anlattı.
Normalden 7 hafta önce dünyaya gelen bebekler 9 hafta hastanede tutulduktan sonra taburcu edildiler.

Depremde kapanan yatak bulundu

Düzce Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi (TEF) Mobilya Dekorasyon Eğitim Bölümünde okuyan öğrenciler, deprem anında kapanan ve iki insanın 10 gün boyunca içinde ihtiyaçlarını karşılayacağı yatak tasarımı yaptılar.

Düzce Üniversitesi TEF Mobilya ve Dekorasyon Eğitimi Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Budakçı, yaptığı açıklamada, bölümlerinde okuyan öğrencilerin grup mobilya tasarım dersinde, 17 Ağustos Marmara ve 12 Kasım Düzce depremlerinde halkın depreme uykuda yakalanmasından esinlenerek çalışma yaptıklarını bildirdi.

Yrd. Doç. Dr. Budakçı, öğrencilerin çalışmaları kapsamında tırtıl, istiridye ve uzay mekiği araçlarını baz alarak oluşturdukları modellerden deprem yatağı maketleri yaptığını söyledi.

Öğrencilerin tasarlanan 3 farklı modelin sadece maketlerini yaptıklarını, ancak gerçeklerinin titanyum karışımı çelik kullanılarak yapılacağını anlatan Budakçı, şunları kaydetti:

‘Yatakları, bir tırtılın kozasında, bir istiridyenin kendisini dış etkenlere karşı muhafaza etmesinden yola çıkarak tasarladık. Bu yataklar oldukça dayanıklı yataklardır. Bir insanın deprem sırasında enkaz altında kaldığında ihtiyaçlarını ve sıkıntılarını giderebileceği modeller geliştirdik. Enkazın içinden 3-4 gün sonra insanlar canlı olarak çıkabiliyor. Biz de insanların depreme yatakta yakalandıkları sırada içerisinde yaşayabileceği, yemeğini yiyebileceği, haberleşme imkanı ve tuvalet ihtiyaçlarını karşılayabilecek modeller tasarladık. Çalışma sistemleri çok basit. Deprem sırasında titreşim algılayıcısıyla kapaklar kapanıyor ve insanları depremlerden koruyabiliyor.’

Japonlar Suya Yazi Yazdı.

Japonya’da, Akishima Laboratories’de suyun üzerine yazı yazabilmek için bir teknoloji geliştirmişler. Dalga yaratmak için 50 adet parça içeren bu alet aynı anda yaratılan dalgaların üstüste binen oluşumları sayesinde su üstünde harf ya da resim oluşturabiliyor. Tabii ki bunun için güçlü bir bilgisayar Bessel Fonksyionlarını kullanarak bir sürü hesap kitap yapıyor. Alet aynı görüntüyü üç saniyede bir oluşturabiliyor

Kanlı Deniz

Eski zamanlarda civarın kralının kızı ile bir balıkçı birbirlerine aşık olmuş. Ancak, kral kızı balıkçıya varamaz…Hal böyle olunca, kız ile delikanlı gizli gizli buluşuyorlar tabii…Kral baba bunu zaman içerisinde öğreniyor ve bir gece takip ettiriyor kızını… Diyorlar ki; balıkçı denizden geliyor, kız kumsalda onu bekliyor, bulunduğu yeri ışıkla işaret ediyor delikanlıya…Ve kral kızı ile delikanlı, gün ağarana kadar aşk oyunları yapıyorlar birbirlerine… Kral bir gece askerlerine kızını yakalamalarını ve kumsalda ışıkla balıkçıya işaret göndermelerini buyuruyor.Delikanlı ışığı görünce atlıyor kayığına ve kürek çekiyor bir
manga askerin üzerine doğru…Kız askerlerin elinden kurtuluyor ve koşmaya başlıyor sevdiğini kurtarabilmek için ama koyun taaa öbür ucuna yetişmesi
imkansız…Ama sevda bu; kural falan dinlemez, atıyor kendini sulara…
İste o anda bir mucize gerçekleşiyor!Kızın adim attığı her yer kumsala dönüşürken pesinden koşan askerler bastıkça denize gömülüyor onca ağırlıkla…Kız kayığa kadar koşabiliyor…Ancak bir okçu tam o anda delikanlıyı hedefleyip salıyor okunu…Heyhat! Kız ile delikanlı birbirlerine sarılmışlardır bile ve ok gelip kızla buluşuyor…Derler ki; o kumlar, kızın kani denize karısınca kırmızıya boyanmış…Delikanlı ise aldığı gibi gidiyor kızı, sonrasını ne gören var ne duyan!…Marmaris’e karayolu ile 1.5 saat uzaklıkta…) Simdi sıra resimde!

Bu Levha Ne Anlama Geliyor?

Armutlu’da yapımı devam eden yol çalışması nedeniyle koyulan bir trafik levhası sürücülerin kafasını karıştırdı. Önünde durarak tabelayı anlamaya çalışan sürücüler, hangi yöne gidecekleri konusunda tereddüt yaşıyor. Levhada sırasıyla, girilmez, sağa mecburi istikamet, refüj başı ikazı, sol yöne Edirne ve sağ yöne Baltalimanı tabelaları yer alıyor.

Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden çıktıklarında, karşılarında bu tabelayı bulan sürücüler hangi yöne gidecekleri konusunda tereddüt yaşıyor. Önünde durarak tabelayı anlamaya çalışan sürücüler, “Bu kamera şakası mı? Bunun adı olsa olsa kazaya davetiye işareti olur” diyerek tepki gösteriyor.

Vurulduğunu sanıp Beynim akmasın diye eliyle kafasını tutan gördünüz mü hiç?

BEYİN TIKACI

Bu ilginç öykü ABD’ den Alexandra Donahue’nun arkadaşı Linda’nın başından geçiyor:

Arkansas’a akrabalarını ziyarete giden Linda, alışveriş için bir süpermarkete gider. Arabasını park ederken yanındaki park etmiş arabanın sürücü mahalinde oturan kadın dikkatini çeker.

Kadın ellerini başının arkasına kavuşturmuş, gözleri kapalı, kıpırdamadan durmaktadır. Linda, kadının durumunda bir tuhaflık sezer, ancak müdahale etmez. Alışverişini tamamlayıp, arabasına döndüğünde kadını hala aynı pozisyonda görünce dayanamayıp arabanın camına vurur:

“Iyi misiniz?”.
Kadın cevap verir:
“Başımdan vuruldum. Beynim dışarı akmasın diye tutuyorum”.

Bu cevap üzerine telaşlanan Linda, süpermarket yetkililerinden yardım ister. Ambulans çağrılır. Otomobilinin kapı kilidi kırılarak açılır ve kadın dışarı çıkartılır. Ancak büyük bir şaşkınlıkla kadının başının arkasında bir parça ekmek hamurunu sıkıca bastırarak tuttuğu görülür.

Sonunda olay anlaşılır.

Kadının marketten satın aldığı mayalı ekmek hamurunun poşeti, otomobilin içindeki sıcak havanın etkisiyle, tabanca sesine benzer bir sesle patlamış; hamur parçaları büyük bir hızla çevreye saçılmıştır.

Duydugu sesi tabanca sesi, başının arkasına yapışan hamuru kurşun deliğinden dışarı sızan beyni sanan kadın, Linda’nin gelişiyle sanal kâbustan kurtulur.